15 Ekim 2009 Perşembe

Dedikodulu dizi

Milletçe yeni gençlik dizimiz Gossip Girl yeni yayın döneminde CNBC-E de 2.sezonuna başladı hayırlısıyla. Gerçi internetten 3.sezonlarını izliyor artık millet ama olsun herkesle birlikte izliyor olmanın verdiği toplumsallaşma hazzı bambaşka bende o yüzden TV'den takip edenlerdenim diziyi. Hatırlarım bundan 4-5 sene önce The O.C'yi aynı merakla izlerdik. O bitti diye üzülürken kaba taslak The O.C'ye benzeyen Gossip Girl çıka geldi. Aynı ekip tarafından yaratılmış hemen hemen aynı karakterler oluşturulmuş ve yine güzel müzikler eşliğinde servis yapılmış. Bir grup lise öğrencisinin yaşadıklarına odaklanan dizide genel itibariyle konu aşk. Ve tabiiki de kimin eli kimin cebinde belli değil. Filmin lokomotif karakterlri sol cenahta aynı dondurmaya dil atarlarken gözüken Serena vander Woodsen ve Blair Waldorf küçük yaştan beri arkadaş olan bu tikicanlar hayatlarına giren ve çıkan erkeklere yapmadıklarını bırakmayan arıza tipler.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sevişgen Vampirler

Vampir öğesinin doğasında cinsellik yatar elbet ancak 2000'li yılların sonunda doğru karşımıza çıkan True Blood'da işin rengi biraz değişmiş. Son derece hardcore denebilecek sahneler büyük bir cesaretle ekranlara geliyor. Tarantino filmlerini aratmayan yoğun küfürlü diyalogların arasına serpiştirilmiş seks sahneleri özellikle genç kuşağı tam kalbinden yakalmış durumda. Bununla da yetinilmemiş diziye birde zenci ateşli bir gay de eklenerek gaylarinde hayran kitlesine katılmaları sağlanmış. Tabii bunda dizinin yaratıcılarının Six Feet Under'ın da yaratıcılarının olması durumun neden böyle olduğunu da açıklıyor. İyi niyetle izlendiğinde cinsiyet ayrımcılığından, ırk ayrımcılığına, Amerika'nın dış politikasına savaşın anlamsızlığına kadar pek çok eleştiri getirdiği söylenebilir. Ancak düşünmesini sevmeyen günümüz gençliği içinde dizi geçtiğimiz sezon vizyona giren Twilight tadında ilerliyor. Gerçekten de dizi Alacakaranlık ile büyük benzerlikler taşıyor. Türün meraklıları bunu hemen farketmişlerdir zaten. Uzunca bir Lost arasında vakit geçirtici bir dizi olarak benim için de keyifle izlenebilir bir yapım. Lost ile Heroes'un yeni sezonları başladığında sanırım tarafımdan çok da fazla izlenemeyecek.

6 Ekim 2009 Salı

Çığırtkanlar!

Bu ülkede özellikle futbolda futbolcu eskileri ve hakem eskilerinden bazıları ülkede futbol yasaklansa hakikaten yapacak iş bulamayacaklar. Neden mi çünkü o kadar çok TV kanalı var ki muhakkak yorumcu olarak iş bulabiliyorlar ve özellikle yeni futbolu yada hakemliği bırakan bu kişiler gıcık oldukları kim varsa hangi durum varsa ya inceden inceden yada uluorta giydirip duruyorlar bir nevi mastürbasyon. Kendi adıma futbolculuk dönemlerinde bizleri sokağa döken bu kişilerin futbolu bıraktıktan sonra da taraftar arasında aynı sevgi ve saygıyı haketmelerini isterdim. Bir diğer lüzümsuz durum ise ayağına top değmeyen ama 10 yıllardır ülke futbolunu kıyasıya eleştirenler. Şimdilerde bu leşçiler tarihinin en iyi başlangıçlarından birini yapan Galatasaray'ın yeni teknik direktörüne sallıyor. Zaten haftalardır çekilmeye hazırlanan ancak sürekli ertelenmek zorunda kalınan kılıçlar geçtiğimiz haftayla birlikte yerlerinden birer birer çıktı. Futbol bilgeleri Rijkaard'ın bu işi bilmediğine varana kadar konuştular yazdılar çizdiler. Kendisini bir güzel kılıçtan geçirdiler muhtemelen çok rahatlamışlardır zira Rijkaard ülkeye gelen en karizmatik ve kariyerli teknik direktörlerden biri hatta en iyisi ona sallamanın hazzı da bir başka olsa gerek.

Suretler

Jonathon Mostow hani şu U-571 ile hatırı sayılır bir saygınlık kazanan daha sonra Terminatör 3 ile hayal kırıklığı yaratan yönetmen. Bruce Wills ile birlikte görünce ister istemez heyecanlandım tabi, üstüne üstlük şık fragmanını da izleyince filme gitmemek haksızlık olur diye düşündüm. Ne var ki film güzel bir konuyu nedense Stepford Wives tadında işliyor. Şöyle bir derinlemesine inceleme,
işin ahlaki-etik boyutu gibi kısımlar günümüz toplumuna yerinde göndermeler bariz es geçilmiş e aksiyona zaman ayrımış desen o da yok 2 yada 3 aksiyon sahnesi. E ne yapmış o zaman yönetmen bana kalırsa hikayeyi yeterince ilgi çekici bulmuş Bruce Wills'e de güvenince gerisi ile pek uğraşmamış baktığımız zaman türünün benzerleri arasında hakikaten çok vasat bir yapım karşımızdaki ne bir İ Robot ne bir A.İ ne bir Blade Runner (haşa töbe töbe) olamıyor. Benimde en çok kafamı kurcalayan soru bu aslında neden olamıyor neden olmak için uğraşmıyor. Bu tür filmlerin genelde bir tarafından filmi kurtaran bir yer bulursunuz, ilginçtir bu filmde o da yok. Hani bir sürpriz finalden falan bahsediyorum. Hayır final gayet tahmin edilebilir bir şekilde filmin başından beri kafamıza kakılıyor. Halbuki aynı konuyu Alex Proyas'a ne biliyim James Cameron'a verin sayfalar dolusu övgüler düzebileceğim bir yapıt ortaya çıkabilirdi. Tek kelimeyle aceleye gelmiş izlenimi veren bilim kurgu türünün en vasat örneklerinden biri keşke bende suretimi gönderseydim filmi izlemeye...

2 Ekim 2009 Cuma

Evin bereketi kaçtı!

İlk maçın ardından kendi evimizde oynayacağımız bu maça teknik ekip dahil herkes 3 puan olarak bakıyordu. Maçın başında Elano golü atsa 3 puanı 3 ten aşağı olmayan gollerle kazanabilirdik de ancak Elano daha sonra maçın geneline de sirayet edecek laubalililkle harcayınca ilerleyen dakikalarda bu pozisyonu çok aradık. Hakikaten galatasaray öyle bir hücum hattı kurdu ki geri kalan oyuncular gerçekten sırıtıyor. Örneklerin başında da Mehmet Topal geliyor. Ben ahir ömrümde bu kadar düz top oynayan hatta bazen onu bile oynayamayan bir futbolcu görmedim. O kadar şut denesem her yıl benim bile en az 3 golüm vardı 30 metreden ama bu kardeşimiz nedense kaleden başka heryere gönderebiliyor topu. Peki bunun farkında değil mi dersiniz farkında olsa antremanlardan sonra kalır sahada dizer topları önüne istediği uzaklıktan vurur ve kendini geliştirmeye çalışır diye düşünüyorum bende ama gelgelelim her maç dışarı vuruyor adam.Bir parantez de Arda'ya Mehmet Topal kadar şut çekse önümüzdeki sezon Barcelona'da oynayacak ama nedendir bilinmez sol çaprazdan girip önünü boşalttıktan sonra mutlaka içeri bırakıyor yada gerilerden gelen arkadaşına pas veriyor. Güzel kardeşim ayağının içi ile plase vuruş yapmak senin için bu kadar zor olmamalı.. Bak lütfen diyorum!!! genel görüntü itibariyle takım maçı erken bitirme telaşında golü yada golleri bulursa ne ala ama golü bulamazsa gereksiz bir paniğe düşüyor. Halbuki oyun disiplini herşeyi yoluna sokacaktır diye düşünüyorum. Bu tür durumlarda teknik ekibin üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını düşünsem de yine de eski alışkanlıklardan kurtulmak çok kolay değil biliyorum. Bak tam bitirecektim Servet aklıma geldi be güzel evladım son anlarda senin topla karşı takımın köşe gönderinde ne işin var neden boştaki arkadaşına vermek varken hayatında hiç yapmadığın bir şeyi yapmaya soyunuyorsun birebirde çok etkilisin de biz mi bilmiyoruz kenarda böyle bir yönetim varken bile bunu yapabiliyorsun ya lan neyse bişey demiyorum.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Cimbom Es verdi!

Uzunca bir aradan sonra takım bu sezon ligde ilk puanlarını kaybetti. Maçın gidişatına baktığımızda ilk yarı 2.golü bulduğu an maç bitecekti ama bir türlü olmadı uzun süredir süper lig'de bu kadar hızlı top çeviren topu ayağında çok tutan bir takım izlememiştik hatta bir ara adeta rakip yokmuşçasına oynadılar. Ancak başka gol bulamayınca ikinci yarı rakibin taktik değiştirmesiyle birlikte oyun kilitlendi kaldı. Kenardan gelen oyuncular da kilidi açamayınca belki de sezonun en güzel oyunu puan kaybıyla sonuçlandı. Perşembe Graz maçı kazanırlarsa gruptan çıkmak garanti gibi. Haydi aslanlar!

23 Eylül 2009 Çarşamba

Ölümün 3 boyutlusu!

Final destination yani son durak filmi 2000'lerin başında vizyona girdiğinde herhalde bu kadar tutulacağı kimsenin aklına gelmemişti. Bu yıl ki film itibariyle 4 filme ulaşmış durumda bu kadar kısa sürede bu kadar çok devam filmi bir de Saw serisinde mevcut, o seriyi izlemeyi 2.filmde bırakmıştım. (her iki filmde de ölümün estetize edilmiş hallerinin bulunması ilginç) Son Durak'ta da aynı şey oldu serinin 3. filmini izlememiştim ancak bu son film 3D olunca kayıtsız kalamadım elbette. 3 boyut teknolojisi sanırım en çok türünün ses getirmeyecek pek de birşey vaadetmeyen filmlerine can verecek. Gerçekten de özellikle aksiyon ve ölüm sahnelerinde 3D ile adeta kendinizden geçiyor ne senaryo ne oyunculuk arıyorsunuz. Filmde kan, et parçaları ve patlayan, fırlayan herşey üzerinize geliyor o yüzden izlerken kafanızı sağa sola atmanız gayet normal paniklemeyin. Bu arada senaristi ve yönetmeni de tebrik edelim bize 3 boyutlu bir sevişme sahnesi yaşattıkları için gördüğümüz kadarıyla 3D önümüzdeki zamanlarda da gündemdeki yerini koruyacak zira yakında Tim Burton imzalı Alice Harikalar Diyarında yine 3 boyutlu olarak karşımıza çıkacak ve fragmanından anladığım kadarıyla hayli keyifli bir deneyim olacak. Bu arada Son Durak filminin bayan başrol oyuncusu Shantel van Santen ablamıza da değinmeden geçmeyelim gerçekten son zamanlarda beyaz perde de gördüğüm en güzel yüzlerden biri umarım daha sık görürürüz kendisini.

10 Eylül 2009 Perşembe

09.09.09

Bu tarih birçoklarının en mutlu günü oldu aylar öncesinden, özellikle evlilik tarihleri bugüne denk getirilmeye çalışıldı. Ama hayatta bir tarafta sevinç varsa bir tarafta da hüzün olmalıydı mutlaka. Bunun üzerine kurulmuştu ya herşey, melek&şeytan, iyi&kötü, güzel&çirkin biri olmadan diğerinin hiçbir anlamı kalmıyordu. Hayat yine bize en acı derslerinden birini verdi. Yüzyılın en güzel görünen tarihlerinden biri bazılarına hiç mi hiç şans getirmedi. Söylenecek çok şey var ama dinletecek kimse yok. Hem biliyorsunuz "derenin intikamı ağır olur"...

3 Eylül 2009 Perşembe

Sonbahar

Bir yaz daha akıp gidiyor avuçlarımızdan usulca, bu yıl ramazan ayının da denk gelmesiyle sanki yaz aylarından daha çabuk uzaklaştık. Öyle yada böyle artık aylardan eylül yani hazan mevsimi. Toprak bir sonraki ilkbahar için kendini boşluğa itiyor ağaçlar yavaş yavaş sararan yapraklarını bir bir üzerimize bırakıyor. Yeşil git gide sevimsiz bir renge dönüşüyor ve biz ne yaparsak yapalım zaman geçiyor. İnsan ömrünü de sembolize eder eylül hayatımızın sonbaharı edebiyatta müzikte hep eylül ile harmanlanır. Doğrudur da aslında gençlik ilk baharsa yaşlılık da son bahardır. hayatlarımızın hep ilkbahar tadında olması dileğiyle. Hoşgeldin ey sonbahar...

28 Ağustos 2009 Cuma

Kıyamete 3 yıl kaldı (yersen)

Maya takvimine göre dünyanın sona ereceği varsayılan yıl 2012, ismini babil tanrılarının kralı marduk'tan alan bu gezegen mayalara göre 3 yıl sonra bize çarpacak bize derken dünyaya tabi hollywood boş durur mu hemen atlamış The Day After Tomorrow'u kim çekmişti çağırın ordan Roland Emmerich'i, abicim bak böle böle 2012 diyorum sana başka da bişi demiyorum, e tamam abi filmin ismini bile bulduk...gibi mi gelişiyor olaylar acaba?sanmam... Ama bildiğim bir şey var ki amerikalılar yada hollywood mu demeli yılandan korkmuyor ölümden korktuğu kadar. Filmin görsel efektlerine kimsenin bir şey diyeceğini zannetmiyorum ama yıllardır aynı konunun ısıtılıp ısıtılıp önümüze konması içimi acıtıyor. Bak mesela filme gitmeden söyleyebilirim ki şehirlerin ne kadar sembolü varsa hepsi teker teker yıkılırken gösterilecek. Dev tsunamiler olacak, uçak, helikopter bilimum uçan ne varsa hayat kurtaracak, muhakkak bir çocuk köpeğini kurtarmaya çalışacak ve başaracak (yok bu spielberg filmlerindeydi) neyse amerika üstün teknolojik, askeri alt ve üst yapısı ile vatandaşlarının en az zararı görmesini sağlayacak ve hatta diğer dünyalılar için de gezegenin bir nevi kurtarıcısı olacak. Bizde ardından huşu ve güven duygusu içinde bir sonraki felaket filmini bekleyeceğiz.

Patlamış mısır ve Sinema

Çok oldu sinemaya gidip ortada duran arkadaşın patlamış mısırından yemeyeli hatta düşündüm de sinemaya gitmeyeli de nerdeyse bir ay olacak. Patlamış mısır demişken bazısı sadece mısır yemek için gelmiş gibi bir intiba bırakıyor bende o elin ve ağzın hiç durmaması beni ister istemez bu düşünceye itiyor. O haşur huşur gürültünün içinde izlediğim filmden nefret eder hale geliyorum hele bir de kokusu yok mu buram buram sanki arkada amcam mısır patlatıyo halbuki yanımdaki dingilcan kız arkadaşıyla mısır yiyor. Çıkan sese mi yanayım keskin kokusuna mı yanayım film piç oldu ona mı yanayım o kadar koltuk dururken gidip beni bunların yanına oturtan görevliye mi yanayım. Ama baştada dediğim gibi isterlerse bütün salon aynı anda mısır yesin benim bu aralar sinemaya gitmem lazım.

Uefa Avrupa Ligi Kura Çekimi

Bu arada şu saniyeler itibariyle uefa avrupa ligi temsilcilerimizin rakipleri belli oldu.

Galatasaray f grubunda Panathinaikos, Dinamo Bükreş ve Sturm Graz ile mücadece verecek.

Diğer temsilcimiz Fenerbahçe ise Steaua Bukres, Twente ve FC Sheriff ile H grubunda mücadele edecek.

Hoşbuldum

Evet sonunda! Güzel oldu! Blog işine girmeyi uzun zamandır istememe rağmen kısmet bugüne oldu. Hiç tanımadığınız birileri tarafından okunabilme ihtimali beni hep heyecanlandırıyordu ancak hep ertelemiştim. Halbuki en çok benim bilmem gerekir hayatta hiçbirşeyi ertelememek gerektiğini. Yeniden hoşbuldum.